Zirkonyum diş kırılırmı?

PORSELEN-ZİRKONYUM DİŞ KIRLMASI


Diş hekimliğinde kullanılan porselenler biyolojik uyumlulukları ve sahip oldukları estetik özellikleri nedeni ile diş kaplama tedavide büyük bir kullanım alanına sahiptir. Ancak kırılgan yapılarının önüne geçebilmek için birlikte kullanıldığı metal desteğin fiziksel ve biyolojik etkilerinden kaynaklanan dezavantajları gidermek amacıyla, günümüzde metal destek yerine yeni yöntem ve teknolojiler ile üretilen yüksek dirençli seramik altyapılar uygulamaya koyulmuştur.
Bu amaçla geliştirilen seramik altyapı materyalleri alumina ve zirkonyum bazlı malzemelerdir. Yüksek dirence sahip alumina-zirkonya altyapılar cam infiltrasyonu ile hazırlanabilecekleri gibi freze cihazları ile de üretilebilmektedir. Aluminum oksit içerikli altyapı materyalleri olan In-Ceram Alumina’nın sahip olduğu esneme direnci 480-530 MPa arasında değişirken, Procera AllCeram’ın esneme direnci 687 MPa olarak rapor edilmiş ve 5 yıllık kısa dönemde In-ceram Alumina ile üretilen sabit bölümlü protezlerin % 93 oranında klinik başarı sergilediği belirtilmiştir.
Tam seramik restorasyonların üretimi için kullanılan en yeni altyapı materyali ise yittrium oksit ile kısmen stabilize edilmiş zirkonya (Y-TZP)’ dır. Endüstriyel olarak bloklar halinde üretilen ve CAD/CAM teknolojisi kullanılarak istenilen boyutlarda işlenen zirkonya, 900- 1200 MPa arasında değişen esneme direnci, yüksek kristal içeriği ile sahip olduğu dayanıklılığı, uğradığı dönüşüm sertleşmesi, beyaz rengi, kimyasal ve yapısal kararlılığı ile altyapı materyali olarak kullanılmaya başlanmış ve sabit restorasyonların boyutlarından kaynaklanan kısıtlamaların ortadan kalktığı çok üyeli tam seramik restorasyonların üretiminin kapısını açmıştır.
Beyaz renge sahip olmasına rağmen doğal dişler kadar translusent olmaması zirkonyanın da diğer altyapı materyelleri gibi düşük dirence sahip estetik veneer seramikler ile birlikte kullanılmasını gerektirmektedir ve bu uygulamanın sonunda altyapı, dentin ve mine porseleninden oluşan üçlü bir tabaka ortaya çıkmaktadır.
İki ayrı malzemeden oluşan kompozisyonlarda stres dağılımı, kullanılan malzemelerin sahip oldukları elastik modülüsten etkilenmektedir. Yüksek elastik modülüse sahip altyapılarüzerine, zayıf elastik modülüse sahip veneer seramikleri uygulanarak, kompozisyonun yüklere karşı koyabilme kapasitesini arttırmak suretiyle veneer tabakasında gelişen streslerin yıkıcı etkisi azaltılmaya çalışılmaktadır. (Studart ve ark., 2007)
Dolayısıyla temelde estetik amaçlar için uygulanan veneer seramikleri, tam seramik restorasyonların mekanik davranışları üzerinde de önemli rol oynamaktadır.
Veneer tabakası restorasyon üzerindeki stres dağılımını doğrudan etkilemekte ve çatlak ya da kırık oluşumuna neden olabilecek kritik kusurları bünyesinde barındırabilmektedir. Aynı zamanda altyapı ile veneer seramiğin sahip oldukları termal genleşme katsayıları arasındaki uyumsuzluğun varlığı bağlantı yüzeyinde gerilim streslerinin doğması ile sonuçlanmaktadır.
 Veneer seramiklerinin gerilim streslerine karşı sergilediği direncin bağlantı üzerinde büyük etkisi bulunmakta, dirençli veneer seramiği kullanımı fonksiyon sırasında meydana gelebilecek kırılma ve ufalanma miktarını azaltmaktadır.
Aksi halde çok düşük yüklerde bile altyapı-veneer arayüzünde ya da veneer porselenin serbest yüzeyinde çatlak oluşumu ile kendini gösteren erken başarısızlıklar gözlenebilmektedir.